Given an infinite universe and infinite time, all things will happen. That means that every event is inevitable, including those that are impossible. And it's as good an explanation for all of this as anything else. Now, a lot of stories start in bars, so that's where we're going to start this one. Not because I was there - I wasn't. But because it's a damn good introduction to a very unique... fellow.

Cuma, Aralık 29, 2006

yok bile

aptal yılbaşı işte bu aileyle..
sanki gecen yılbaşımı maffetmediler, sadece yılbaşı diil sanki o gun benim butun hayatımı etkilemedi gibi nasıl davranabiliolar, butun sene o gunun yukunu kaldırmaya çalıştım, kendi gozleriyle gorduler benim yokoldumu, ölece gittimi.. kendileri buna son vermek için sahte mutluluklara başladılar ama ne var bu da sökmedi, tekrar başladılar, bense hala giderek yok oluodum üzerinden tam bir yıl geçti. peki ne değişti hiçbi şey.
benim için ne deişti, tahmin bile edemezler, artık geleceimi net olarak çizdim eet bu bi yıl bna tahminlerinden çok daa fazla şey ööretti

deiştim ben ama onlar o yaştaki insanlar bu beceremedi. ben 17 yaşımda onlar kaç kimbilir..

hayat

döngü

"nasıl işler böylesine çığrından çıkmıştı?

sonra birden anladı: İlaç. hapı yutmuştu, uyanmıştı ve sonra... ne olmuştu?

belki şizofren olmuştu, belki de bir nöbet geçiriyordu ve Rus mafyasının peşinde olduğunu sanıyordu. ama bu imkansızdı. her şey gerçekti. hapı almadan once kaybetmişti nikolaev'e parayı. tamam, son bir kaç dakikadır herşey garipleşmişti, ama bu Caine'in kendisinin garipleştiğini anlamına gelmiyordu. Öyle değil mi?

belki de bu bir karabasandı, ilacı alınc görmeye başladığı bir kötü rüyaydı. hayal görmediğinden emin olmak için kendisini çimdikledi. canı acıdı ama bu herhangi bir şeyi kanıtlıyor muydu? belki de canının acıdığını hayal ediyordu. bu, sonsuz bir mantık döngüsüydü, ya da mantıksız bir döngü; hangi açıdan baktığına bağlıydı insanın. halüsinasyon gören, olmayan şeylerti gören biri, böyle bir şey yaşadığından ya da yaşamadığından nasıl emin olabilirdi ki?"

Perşembe, Aralık 28, 2006

küçük kıyamet

eski şehirlerimizde ölüler ve diriler birlikteydi.

servilerin suskun hüznüyle insanların canlı neşesi birbirine karışırdı.

gün geldi modernleştik.

hiç ölmeycekmiş gibi yaşamaya başladık.

böylece ölüm korkumuzda nitelik değiştirdi: "öte dünyaya hesap veremeyecek biçimde gitme" korkusunun yerini batıdan ihtal "öte dünyadan hesap sormaya gelecekler"den korkma aldı.

yeni mezarlıklar gözden uzağa; varoşlarında ötesine yapılırken, iç dünyamızda ölüm fikrinden
uzaklaştı.

bir düşünün; her sabah zincirlikuyu mezarlığının önünden geçerken "her canlı ölümü tadacaktır." yazısını görünce tadı kaçan modern insan, keyif çatmaya gittiği yazlığının terasına çıkınca küçük bir mezarlıkla karşılaşırsa ne olur...

işte bugun gittiğim film böyle bir duygu yaşatıyor. küçük kıyamet!

sonra da..

sakinlerinin hiç ölmeyecekmiş gibi yaşadıkları büyük bir şehrin bir gün dev bir mezarlığa dönüşebileceği gerçeğini anlatıyor.

insan ruhunun binlerce yıllık "genetik korkular mirası" açısından bakılırsa deprem çok farklı bir felaket.

çünkü insan saklanır. dam altına sığınma eylemi gösterir.

felaketten korunmak demek saklanmak demektir.

ve ev, herşeyden önce koruyucudur.

ama deprem insanın güvenlik merkezini yani "ev"i yerle bir eder. bu yüzden saklanarak kaçılamayacak bir felakettir.

nitekim gölcükteki depremden sonra yapılan psikoloji çalışmalarında doğrudan "deprem korkusu" diye bişeyin tasnif edilememesi ama "kapalı yerde sıkışıp kalma korkusu"nun öne çıkışı ilginçtir (yoo değildir aslnda)
.
.
salondan çıkarken duydum kadının derken kızına "sen hala köpekmiş, akrepmiş kork. al buyur işte"

Pazartesi, Aralık 25, 2006

demain

aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa yarınnn beklenen adam geliooooooo
ali&ceren&nazli

on t'attendai pendant les jours et les nuits.
quand on etait tout ensemble on parlait toujours de toi
on t'attendai
et voila
tu est venu
si demain n'arrive jamais
qu'est-ce qu'on va faire
qu'est-ce qu'ils comprennent les ukraines de l'amour et de l'amitie..
nous t'aimons!

Perşembe, Aralık 21, 2006

hayat

hayat degildir ki sadece gidip gelmelerden ibaret olsun. Ya da bi isyanla butun dengeler değişsin tarih bunları yazsın, sonra cocuklar okulda okusun da sınav olsun. Hele hiç değildir o isyanlar yapılırken dusunulsun ki ilerde bundan dolayı cocuklar not alcaklar belki benim bi adamı fazla öldürdümü yazıpta o dersten kalcaklar.
hayat değildir ölümle yaşam arasında gidip gelme. hayır aslında belki de tam anlamıyla budur. ölüm ve yaşam arasında ki şeydir hayat. Ne tamamen kaybetmek ne de eet kazanabildim demek. O siyah ya da beyaz değildir. Renkli bişeler vardır onda gerçekte sadece gri olsada. Küçük ayrıntılardır ona renk katan. Biri gelir mavi yapar öbürü sarı katar. Olur sana yeşil.
Karşına sınav çizelgeni alıp aynı gune koymuş o en onemli iki sınava bakıp bi bardak kahveye elinin çarpması ve herşeyin daha berbat bi hal alması değildir hayat. Okuduun kitabın içine koyduun en sevdiin ayracını kaybettiinde kitabında hangi sayfasında kaldına mı uzulmek ya da ayraca mı uzulceni dusunmektir belkide hayat.
Butun bi kagıda kalpler çizmek değildir hayat hiç bi zaman ya da aynı kağıdı "nefret edioum"larla doldurmak. Bunları gidip bağıra çağıra çığlık atarak sölemektir gerçek hayat!

üşenme, vazgeçme, erteleme olayına uymakta değildir. Üşenmektir, Ertelemektir hayat ve bunlardan zevk almak, vazgeçtiğini anlayınca da kendinden nefret etmek demektir.

üzerine sıcacık bi kazak alıp onun soğuk bi gunde sni ısıtmasını beklemek hayatı yaşadığını sanmaktır ama oysa öle değildir, gelip o sıcak kazağı sevgilin vermesi ya da yanında sevgilin varsa çırılçıplakta olsan o karların üstünde üşümemektir.

ya da bazen insanlara zorla olsada laf annatmaya çalışmaktır, onlar seni dinlememekte ya da anlamamakta ısrar edip kendi dediklerinde kalmaktadırlar.

işte hayat böle bi anda mutlu şeeler yazarken karamsarlığa donebilmektir.
ii bari yaşıoum o zmn!

Cumartesi, Aralık 16, 2006


iyi ki doğdum

Çarşamba, Aralık 06, 2006


kendime salata yaptım

Pazartesi, Aralık 04, 2006


arka sokaklar

nouvelle

damarlarına baktı!
hiçbir şeyi kabullenmeyecekti!

hayatı seviyordu, başkaldırıydı bu!
evet aşıktı hemde deliler gibi yoksa ona bu tutkulu yazıları yazmak nerden eserdi.., derslerde aptal hatalar yapmak, ama okudu ve sonra bişeler yazmaya başladı ilk cümleyi kurdu, evet evet ilk cümlesini yazmıştı ama farklı taklit bişeler yazmak isterken, bi anda kendine baktı.
hayır dedi ve farklı bişeler yazmaya başladı, yazarken geliyordu yazmak istediği daha doğrusu değiştirmek istediği herşey.
önce okul vardı, notları böle kalmayacak artık değişmek gerekiyordu. kitaplar vardı okumak istediği, dünyaya uyumak üzereyken demek istediği son söz "onu" okuyamadım olurdu ve bu olasılığı en aza indirmek istedi.

daa önünde 2 ayı daha vardı. neye yetmezdiki bu zaman.
sevgilisi vardı, evet mükemmel bi sevgili!!!!

o zaman bu yazıyı bitirmeye karar verdi!
une nouvelle vie!
cesaret edilinebilecek bir şey değildir.
ancak cesaretli bir kişi zamanla, çeşitli etkilerin sonucu olarak, korkaklaşabilir.
aşk, bu zamanla korkaklaşmayı anlayışla karşılamaz.
aşk en geçerli bahaneleri bile rahatça gormezden gelecek kadar acımasızdır.
cünkü değeri buna müsade etmeyecek kadar fazladır.
cok buyuk paralarla, cok değerli eşyalarla, en guzel şehirlerle aşka para biçilemez.
bu bir karşılaştırma değildir.
aşk hafife alınmayı kaldıramaz.
aşk, önemsenmediğini hissettiği yerden sessizce ama birdenbire uzaklaşabilir.

w.w.a.d!?!

insan psikolojisi evet karmasik bi yapı bi yere kadar anlaşılabiliyor.
kisi zaman zaman basa çıkamadığı olaylarla karşı karşıya kaldığında aklını zorlayabiliyor ve normalde dusunemeyeci kadar farklı çözümler ve alternatifler üretebiliyor.

ve olasılıklar
aklı, mantığı bu dusuncelerin kendi kafasından geçiyor olmasını kabul etmek istemiyor.
bu çok ince bir çizgi, insanı kendinden soğutabilir
böyle bir durumda
sizi dehşete dusuren o dusunceleri pek önemsemeden, hiç telaşa kapılmadan, bir film izlemenin sakinliğiyle geçiştirmeniz gerekiyor yoksa ortaya çıkanlarla baş edemessiniz

what would audrey do in a situation like this!?!

Pazar, Aralık 03, 2006




ölümüne kankayızzz

ay hayır böle bi yere bu kdr ezik bişe yazmak istemesdim ama alın bi de burdan bu halimle bakın dedim olmadııım kadar kaliteli, şımarık, kendini beenmiş ve ukala hissedioum kendimi. böleyken


Cumartesi, Aralık 02, 2006

SENİN VARLIĞIN BENİM VARLIĞIM

sonuç:

bugun hayatimda deer verdiim insanlardan birine hedie almak icin taksime gittim once. kadıkoyden vapura binip kahve sigara muhabettine girdim sora tunele geldim. karakoyun klasik goruntuleri sahilde balık tutan insanlar, restoranlara gelin die çaaran sahipler ve tunel kuyruu..
sora TAKSİM. herzamanki deişik haller, bissuru farklı iş içerisinde insanlar... sevgilimin çıkışına geldiim gunler geldi aklıma.
orda burda muzik calanlar, aradan gelen fransızca almanca kelimeler, cafelerde oturan insanlar, kiliselerde ki kutlamalar ve st. antoine.
yani taksim işte gecesi guzel, gunduzu guzel.
asılmış afişler. direc-t eksilimonda!

ve simdi iste evdeim, aptal irenc bi çin yemei yiyemedim tabi... ya da midem almadi bilmioum ama artık bişeler yemem gerekio.

aklima ilerki evin halleri geldi.
ben snle eve gelmis olsam, beraber butun gun dolaşmış olsak.. eve gelince beraber masaya oturup bişeler yesek, sora battaniyeyi ustumuze alıp kahve içerken gone with the wind seretsek! iste hayatında yasadıın en iyi orgazmdan daa buuk bi zevk!!!
tamam olayı hemen onlara vurmaalım=))

seni sevioum!!!

yapmam gereken tarih sunumu var, hazırlamak lasım, alttarafı bi kitap nie bu kdr kafaya taktımki, bu benim işim!!=)

kendimide sevioum!!!

tumevarım: biz mukemmeliz.

doumgunun kutlu olsun alicim

aslnda bu resim senin pastan diil ya da ustunde snin adın yazmıo, benim yeğenimin ikinci yas pastasi ama olsn sonucta pasta. dun saat 00.00 dan itibaren dogmus bulundun.. ve de ii ki varsin cnm

dun gece dogum gununu kutlamak icin saatin gelmesini bekledim ama sora kotu konusmalar fl n geçti. turkey-ukraine arasinda. neise simdi herkes mutlu.. bu yine senin sayende oldu, sen bizi sakinleştirdin nazlıyla birlikte. seni seviouz hepimiz alicim
hediyeni buluşunca vercem hads mumları ufle!!

Cuma, Aralık 01, 2006

breakfast at tiffany's


AUDREY HEPBURN
elimde kahve ve criossant, tifanny'nin önünde geceden kalmis elbisemle, kocaman gozluklerimle..
sabah
kahvaltı etmek

just!

duvarda abuk subuk resimler var, yazılar, film afişleri, yada çizimler...
yatakta yeni kırmızı bi örtü var ve eet itiraf etmeelim çok ateşli duruo, yan tarafta armut koltuk var üstünde kırmızı bi örtü: UYUM
raflar zaten hepsinin bi anısıu var dusuncesiyle dolu! bi de pano: guncellenen. masanın ustunde test kitaplari, defterlerle dolu, içi boş bi kahve kupası, bi önceki geceki dus sorasindan kalma sac fırçası ve fransizca sozlukler.
dier tarafta bissuru melekler, bazıları yan dusmuş dierleri hafifçe gülümsüo.
insanı bakınca gulduren iki tane çiçek, peluştan ve dier bussuru peluş oyuncak. arkadan belkide duruma fazla uymayan sublime çalıo! ama ben bu tezatlığı sevioum. daa kişisel ve özel duruo.

peki ya benim tarafımdan dusulunduunde.. ustumde yeşil bluz, altımda pijamam, kollarmda kesik izleri, belki zayıf bi vucud, kıvırcık saçlar, ve koyu renk ojelerle etrafa şirin şirin bakıoum. belki de burda ki herseye tezat olan smoke two joints çalmasi diilde, benim oluşum!
coffee and cigarettes in dvd si masanin ustunde duruo... bugun aldim, eve gelmeden, akşam serederim dedim.


hediye hazırlarken kesilmiş resimler, okunmadan yırtılmş dergiler..

işte böle bi yer!

.
.
.
.
.
.


i see a red door and i wanna paint it black, no colors anymore i want them to turn black, i see the girls walk by dressed with their summer clothes, i have to turn my head until the darkness goes.
i see a line of cars and they're all painted black, with flowers and my love both never to come back, i see people turn their heads quickly look away, like a new born baby it just happens everyday.
i look inside myself and see my heart is black, i see my red door and it has been painted black, maybe than i'll fade away and not have to face the facts, it's not easy facing up when your whole world is black!

kış geldi

ve dogal olarak dogumgunumde geldi demek oluo buuu!! ben bi kış cocuyum.
hatta dogduum gunde kar yagıyomus. 11 ARALIK
asil amacim dogum gunumu yazmak diildi ablamla konustum simdi hediemi almis acaba ne aldi..

Hakkımda