Given an infinite universe and infinite time, all things will happen. That means that every event is inevitable, including those that are impossible. And it's as good an explanation for all of this as anything else. Now, a lot of stories start in bars, so that's where we're going to start this one. Not because I was there - I wasn't. But because it's a damn good introduction to a very unique... fellow.

Salı, Mayıs 29, 2007

ananası sevioum
hindistan cevizinide
hindistan cevizli el kremimi de seviyorum
kullandığım parfümü
Christina Ricci'yi
sıcakladığımda camı açarsam serinleyebilcemi bilmeyi
kafa insanları
ve biraz da aptalları..
beklenmediği bi anda birinin yüzüne karşı bişeyi söyleyip gidebilmeyi
aniden gidebilmeyi

seviyorum
bissürü uzun cümleler kurmak gelir ya hani, ne bilim içinizden geliodur gerçekten onlar. bi yandan dışarıyla paylaşmak istemezsiniz. hani bi laf vardır ya ne kdr söylersen söle, söylediklerin karşındakinin anlayabildii kadardır. işte bu da böle bişedir, "onlar" anlayamaz die düşünürsün. haklısındırda ama yine de anlatmak gelir, ama onlar bunu hissedemezler, onlar gidemezler o kdr ötesine herşein..
ama bu sefer yazmaya başlarsın, böle saçma sapan cümleler kurarsın.. ama bilirsn bunlar da bişe ifade etmektedr

şappa

varoluşculuu daa derin(!)den düşünürsek.. özellikle de yarın bi franszca sınavı varken, neyiz biz? mesela ben daa geriden bakınca su samuruyum belkide, biras sarıyım ama öle güneşin sarısından deel, sonbaharda sararan yaprak sarısından, hmm yumurta sarısı? ı ıh ben bunu sevmedim. sadeyim ben, sade dondurma gibi deelde king of sorrow un sadesi. plasebo etkisiyim ben, duvarda asılı fotoraftaki insanım, kültabaı ya da son kalan sigaraım. bi boya fırçasıyımki herşey yeşil olsun diye, ölesine bi yeşil deel ama daa ötesi belki.. sabahları çalan saatim ben, tam 7 de. ya da pespembe kapaklı bi analitik defteriyim. analitik sefdiririm.. yerim analitiii
aslına bakarsanız bana göre ben hem çok mükemmelim hem de biras aptalım belki de biras ukalayım ya da herneyse. peki biz bunu napalım? kaça satalım? bence biz bu işleri bırakalım.. oturalım düşünelim taşınalım. realist olalım..
gidip bi tane sal yapalım, onla uzaklara kaçalım.. gerçi salla de kaçılmaz. o zmn onu sallıyalım biz en iisi heh eet eet ...... yapalım. ya ben düşündümde sympatique ne kdr güzel bi şarkıymış pink martini

Pazartesi, Mayıs 07, 2007

klişesizlik

duştan yeni çıkmışım hala saçım başım ıslak, saat olmş 12 ben hala yataamda deelim, normal şartlarda bu saatte çoktan uyumuş olmam gerekirdi ki son zamanlarda insanlar dışardan bakınca sürekli uyuyan bir ceren görüolar. misal: bugun sınıfta hemde edebi metinler sınavının ortasında uyumuş olmam. kalktıımda öğle tenefüsünü geçmiş üstüne dier derse girioduk nerdeyse, geçtim bunları.. o yuzden heyt!! ben konuşcam bu gece.
sorumluluk sahibi olunmasından bahsedelim. mesela bni düşünelim; yarına sınavım vardı ve okumam gereken kitap vardı. ben naptım okudum. sorumluluğumu yerime getirmiş oldum. hayır olmadım, bu zorunluluk. sorumluluk daa farklı daa öte boyutlarda ama ben bugunlerde öte kelimesini sadece ilişkm için kullanırım başka da bişe için kullanmam.
sorumluluk diince topluma karşı ödevlerimiz gelsin aklımıza dielimki sorumlu vatandaş. bilinçli vatandaş gbi yani, haklarını bilen, ahlak kurallarına ve içinde yaşadığı topluma uyum sağlayan. rousseau'nun dedii gibi toplum sözleşmesini imzalamış olan dielim. düşünelim ki içinde yaşadığımız toplumu, herkesin dierlerini takip ettiği, sürüden ayrılanı kurt kaparmış biz kuzu kuzu devam edelim dienleri, hmm bu sultanahmete gidip tavuk yememeye benzer. peki bu kurtlar kim? onlarda sürünün içinden birileri deilmi, sadece biras daa kurnaz olanlar.. hatta siz sürüden ayrılmadan deel, daa sürünün içindeyken sizi kaparlar valla..
klişeler vardır hayatta, kimse inkar edemez ben yapmadım die.. peki klişe olmayan nedir? mesela kaçımız çileğin üstüne nutella sürüp yemişizdir. bunu yapmayanları hemen alalım mutfağa, kaçımız arada da olsa çayının içine süt katar, ya da hangileri çimlerin üstüne ölece yatmıştır? daa mı gerçek hayattan bahsedicez, o zmn kim inatla şemsie almayı reddedip bugunkü gibi yağan bi yaamurda istiklali taa meydandan galatasaraya 2 kez turlamıştır hemde yanında aşık olduğu insanla..
eet herşey 2yle 2yi topladım 4 oldu aferim bna demekten geçmio, realistlik bu deeldir, bnde romantik deelim.
bu yazı bittiiğinde belkide saat 12yi geçio olcak, peki acaba burada kaç kişi düşünüodrki yeni bi gün başlıo, bu dierlerinden daa guzel olcak, doğa neler yaratıo fln die.. ve bir de bakıouzki bu hayatta determinist ilkelere takılıp kalmışız, düşünemez olmuşuz, kaçımız dostoyevski okudukta bunlardan bahsedebiliouz ya da..
hala burda oturmuş donem odevimi yarın unutmamam gerektini kendime yineliyorum, ya da sölüoum bugunden matematie bakmalıydım die peki ben naptım yine aynı yere geldik.. uyudum, elimde kitabım yataamda utanmadan uyudum, kalktm ve sefgilimin msgını gordm mutlandım.. mesela ki ben ondan başkasına gösteremem sefgimi, sarılamam ondan başkasına daa sıkı sıkı, içime çekemem ondan başkasını, bu demek mi ki dier arklarımı sefmioum hayır deel ama onun yeri bnde farklı, ben sarılamam başkasına ööle, ya da telefon açıp yolun ortasında diemem bnim için çok deerlisin seni sevioum die.
gözüme anahtarlığım takılıo, üstündeki rockncoke şeesi, eiffel kulesi, paris sign ı, hedesi hödösü, hepsi farklı bi insana ait.. sora kolyemi goruoum, dunyalar onemlisi kolyemi, o hem 80lerden hem de "modern zaman" aşklarından, sefgilimden... derdim vay be böle olmalıymış die, dememe gerek kalmadı artık ben de içindeim o mutlu zamanların
hads sultanahmete gidiouz.. et yememeye

Perşembe, Mayıs 03, 2007

vişne

hani bazı anlar vardır ya, o anda sadece sessizlk cok sey soler, bi kere bakmak yeter belki, sıcacık bi insan vardır karşında, onun yanına sokulursun iice. sen sokuldukça kendini daa guvende hissedersin, biras daa biras daa derken, bi de bakmışsın ki onla bi butun olmşsun.
hani olur ya iki eş parça derler. küçük çocukların oyuncaklarını dusunelim burda. birbirine geçirdiinde daha mukemmel olamazdı dersin. tam birbirine otururlar. uzaktan bile baksan bilirsin, onlar birbirine eştir, hatta sadece o anda onları içiçe geçirme zevkini tatmak için eline alırsın. ve yine bilirsin, oraya başka bi parça oturamaz, sadece ikisi vardır, işte sen benim böle bi eş parçamsın.
hani yaklaşırsın ya bazen, herşeyi daha yakından gormek için.. sora anlarsın, bu aptal gezegende de biri varmış dersin bekleyen, ve senin de beklediğin. sora yukarılara bakarsın. aslında burası o kdrda aptal bi yer diilmiş dersin. hatta bi dk, burası gayet guzel bi yer. sora ona bakarsın, o da sna.. sarılırsın yine sımsıkı.
hani başka anlar vardır ya, masada ölece oturmuş, konuşuosundur.. eet dışardan bakan biri için "sen o anda saçmalıosundur" ama o bilir senin anlattıklarının bi manası olduğunu, ve ilgiyle dinler seni, yuzune bakar, ve bilirsin sna ve o anda sölediin her bir kelimeye değer verdini..
hani çıkarsın ya dışarıya, aceleyle belkide, converselernin içinde kırmızı çorapların kalmışdır, hani şu çizgili olanlar.. bakarsın uyumsuzdurlar ama rezil olmicanı bilirsin onun yanında, için rahatlar.. sora bazen de dersin ya keşke die.. keşke dersin onun gibi olsaydm o kız gibi ne bilim bnmde uzun bi boyum, ya da duz saçlarım olsaydı dersin, burnum çok guzel olsaydı. ama artık bilirsin ikinizde "bu haliniz, içiniz, dışınız, herşeiniz" şu anki gibi olduğu için birbirinizinsinz, mutlu olursun, sen sensin ve sen olarak kalcaksın, insanların değişmicene inanırsn, ve sende bi insansn ve deişmiceksin. ama işte bak tam karşında o kişi, sensin ve seni sen olduğun için sever o. aşık olursun ona.
ve sora bazı diğer diğer zamanlar olur, butun herşei dusunur, gulumsersin. o gulumsemenin ne anlama geldini o çok iyi bilir. o anda çorapların ikisininde farklı olmasının değeri yoktur. o maddeseldir ve fazla gerçektir. ama bu başka bi boyut.. öte bi boyuttur, tum zamanlarda bunu bilirsin
ve tekrar gulumsersin, evden aşaaa inersn, o bekliodur orda, bilirsin bunun surup gidiceni, başka turlu olması için bi neden olmadını..
işte sen böle bişesin

Hakkımda