.Orange is a winter fruit. çözüm olsaydı yazmazdım

Given an infinite universe and infinite time, all things will happen. That means that every event is inevitable, including those that are impossible. And it's as good an explanation for all of this as anything else. Now, a lot of stories start in bars, so that's where we're going to start this one. Not because I was there - I wasn't. But because it's a damn good introduction to a very unique... fellow.

Pazartesi, Kasım 26, 2007

portakal

brüksel lahanasını ele alalım. ona sadece biz mi brüksel lahanası diyoruz yoksa brüksel'de de mi ona brüksel lahanası diyorlar? ya da ne bilim hani bazı zamanlar olur, siz bir şeyler yaşamış ya da olması gerekenden fazlasını görmüşsünüzdür. ama bunu ne başka birine anlatabilirsiniz ya da anlatsanız da size inanmazlar. mesela ben küçükken ufo görmüştüm, yoldaydım ve yürüyordum. bana kolaysa gel de bizi gördüğünü onlara da söle dediler. ama ben küçükken maydonoz çiğneyip sokağa yeşil yeşil tükürüp benden daha da küçükleri ben uzaylıyım diye de kandırırdım ama işte bunların ikisi aynı şey değil. ben onları görmüştüm. hatta ben bir tane bu dünyaya ait olmayan yaratıkta gördüm turuncuydu o. belki de taa o zamandan dolayı turuncu benim için farklı bir renk oldu. annemlere söylemiştim orada bişe var demiştim de inanmamışlardı. tam yemek yediğimiz yerden kalkıp arabaya doğru yürüyorduk. tam olarak nerdeydik bilmiyorum, deniz kenarındaydı. fenerbahçe sahildi sanki. aa belki de bana o zamandan ileride hayatımın insanı portakallıhariboyla tanışıcağımdan bahsediyordu. ve de turuncuydu. bilmiyorum annemler onun ördek olduğu konusunda ısrar etmişlerdi arkamı dönüp ikinici bir defa baktığımda yoktu. denize girmiştir demişlerdi.. herneyse
asıl demek istediğim şey bunun hayattaki somut şeylerle bir alakası olmadığı. bazen öyle fazlasını gösterirki size hayat, ancak anladığınızda o fazlasına sahip olabilirsiniz ki bu da yüzeysel yaklaşım, olmayan hayal gücüyle gerçekleşmez.. ben portakalımı özledim, bir de portakalı soydum başucuma koydum...

Cumartesi, Ekim 20, 2007

l'utopie















evet çok güzel değil mi? bence de sanki bu dünyadan bi yer değilmiş gbi. evet siz de benim gibi orda olmk isterdiniz. hatta durun tahmin edeyim yere düşmüş olan yaprakların üzerinde yatmak isterdiniz. hadi ama çok klişe bunlar hayal gücünüzü kullanın.
mesela ben o pembe yapraklı ağaçan düşmüş olan yapraklarla kendime güzel bi taç yapardım.

35 kere dedm. 36.sını da derim. sonbahar geldi.
ama benim durupta düşünmek için 5 dk vaktim olmuyo. bugun konusu açıldıda en son hangi sergiye gittiğimi hatırlamıoum bile, bloga yazı yazmak şöyle dursun maillere cevap atmaya üşenir, vakit kaybı görür, herşeyi derse bağlar oldum. he bunun sonucunda çalışıyormuyum yeterince ya da fazlasıyla. yeterince belki ama fazlasıyla hayır.
şimdi bile önümde bişeler açık renkli kalemler, post itler her şey bi şeyleri daha eğlenceli daha katlanılabilir hale getirmek için, olumlu sonuç alabiliormuyum bilmioum.
herneyse sonbahar geld. evet bnede butun bunlar yerine yukarda ki yere uğramak isterdim ama belki bir süreliğine. fazla huzura gelemem ben. son zamanlarda ve uzun zamanlarda moda olan "ay çok stresliyim" olayını sefiorum ben. boş durmamak lasım

allez on y va!

fall




































Pazartesi, Ekim 08, 2007

zakzak

hayatta bazen herşeyi tamamen değiştirmek istersiniz ya hani sadece bi kaç tanesinden vazgeçemeyeceğiniz bi kaç tanesini de yanınıza alarak.. uzaklara gitmek istersiniz sadece bi sırt çantasıyla, hala tırnaklarınız siyah, saçlarınız kıvırcık, badem yemeye doymadınız ve sokaklarda caz dinlemeyi severken, yanınızda elinizi tutucak o kişiyle bilmioum siz bunu istermisiniz? yoksa şu popüler kültür olaylarından hala kurtulamamışlar olaraktan, aptallaşmışlar olaraktan yolunuza devam mı edeceksiniz? ben sizin düşüncelerinizi değiştiremem ya da ben size benimle gelin diyemem zaten gelmenizide istemem zaten öle bi durumda da değilm, bunları sizin düşüncelerinizi değiştirmek için yazmıoum. öss zamanında bi insanım ve hatta şu anda şu yazıyı yazmak yerine bile daa farklı şeylerle uğraşıo olmalıydım. eet yine evdeim okula gitmedim, evden ne zmn çıkmalıyım die dusunurken kendime sordum napıoum ki ben diye sora da bu yazıyı yazmaya karar verdim.
ben sevgilimi, beni, bide küçük filimizi alıp bi yerlere gitmek istiyorum. o bi yerleri sokak sokak gezmek, her tarafında sefgilimi öpmek istioum. bilioum siz böle şeeler hissetmiosunz hatta sizin sokakta dans etcek kadar bile haliniz kalmamış, o kdr yorgunsnz ki siz, gençliğinizi yaşayamadan küçük hanımlar hatta koca hanımlar oldunuz. düşünmekten korkar oldunuz hatta korkucağınızı farkedicek kadar bile düşünmeyenler vardır aranızda (eet bazılarınız ben korkuoum demekki biras olsun dusunmusum dediğini duyabilioum, ama bence sizin durumunuz daha kotu)
bu zamana kadar sizin ve benim yaptıklarımın farkına gelnce eet belki en azından yaşıtlarım için konuşuum bi çoğunuz benden daha ii puanlar alıp daa guzel yerlere giriceksiniz ve kendinizi kazanmış sayacaksınız ama benim için olay orda bitmio. üniveriste bittikten sonra napıcaksınız geriye donup baktınızda koca bi dolap elbise, yuzunuzdeki makyaj beyninize giden gorme yollarını buyuk ihtimalle kapamış olucak. herneise bu yazıyı size fln yazmadım, kendimle konuşuyorum ben.
anladım ki deişmesini istedğm şey ben değilim, çevre
anladım ki insanların ne dusunduklerinden once benim kendimle ilgili dusuncelerim onemli. ben istiosam onlara ne
anladım ki arayı herkesle arada bi iyi tutmak lasım (çıkarcı yaklaşım mı? e ne var yalanmı?)
ve de istiyorum ki bi program içine koyayım kendimi, biras en azından kısa bi süreliğine dışardan "davranış açısından" onlar gibi goruneyim içimden ne geçerse geçsin...
ve bu mutluluk hep sürsün

Salı, Eylül 11, 2007

Öğrendim ki
Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız.
Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz,
Gerisini karşı tarafa bırakırsınız.
Öğrendim ki
Güveni geliştirmek yıllar alıyor,
Yıkmak bir dakika.
Öğrendim ki
Hayatında nelere sahip olduğun değil
Kiminle olduğun önemli.
Öğrendim ki
Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün
Ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek.
Öğrendim ki
Kendini en iyilerle kıyaslamak değil
Kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir.
Öğrendim ki
İnsanların başına ne geldiği değil
O durumda ne yaptıkları önemli.
Öğrendim ki
Ne kadar küçük dilimlersen dilimle
Her işin iki yüzü var.
Öğrendim ki
Olmak istediğim insan olabilmem
Çok vakit alıyor.
Öğrendim ki
Karşılık vermek
Düşünmekten çok daha basit.
Öğrendim ki
Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek
Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun.
Öğrendim ki
'Bittim' dediğin andan itibaren
Pilinin bitmesine daha çok var.
Öğrendim ki
Sen tepkilerini kontrol edemezsen
Tepkilerin hayatını kontrol eder.
Öğrendim ki
Kahraman dediğimiz insanlar
Bir şey yapılması gerektiğinde
Yapılması gerekeni
Şartlar ne olursa olsun yapanlar.
Öğrendim ki
Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor.
Öğrendim ki
Bazı insanlar sizi çok seviyor
Ama bunu nasıl göstereceğini bilemiyor.
Öğrendim ki
Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz
Bazıları hiç karşılık vermiyor.
Öğrendim ki
Para ucuz bir başarı.
Öğrendim ki
En iyi arkadaşla sıkıcı an olmaz.
Öğrendim ki
Düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları
Kaldırmak için elini uzatır.
Öğrendim ki
İki insan aynı şeye bakıp
Tamamen farklı şeyler görebilir.
Öğrendim ki
Aşık olmanın ve aşkı yaşamanın çok çeşidi vardır.
Öğrendim ki
Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar
Daha uzun yol yürüyor.
Öğrendim ki
Hiç tanımadığın insanlar,
iki saat içinde,
senin hayatını değiştirir.
Öğrendim ki
Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatır.
Öğrendim ki
Duvarda asılı diplomalar
İnsanı insan yapmaya yetmez.
Öğrendim ki
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır.
Öğrendim ki
Karşısındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin
nereden geçtiğini bulmak zor.
Öğrendim ki
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!
Öğrendim ki
Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok,
Ne tür deneyimler yaşadığınızla var.
Öğrendim ki
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil.
Öğrendim ki
Ne kadar yakın olursa olsunlar
En iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir.
Onları affetmek gerekir.
Öğrendim ki
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.
Öğrendim ki
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın
Dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.
Öğrendim ki
Şartlar ve olaylar,
Kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.
Öğrendim ki
İki kişi münakaşa ediyorsa,
Bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez.
Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.
Öğrendim ki
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
Öğrendim ki
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.

kabus

merdiven, merdiven ve merdiven. aşağı doğru, yere doğru, dibe doğru. kat indikçe kapılar kötüleşiyor, indikçe nem artıyor, teni yapış yapış oluyor insanın, hani benim kapım, neden yok, nerde evim, yanlış binaya mı girdim, çıkıp bakayım, hayır doğru, in bir kat, bu sefer kapını göreceksin, indim, yok, bir anda başka bir yere fırlatılmış gibiyim, yine bak belki yanlış binadır, kahretsin burası, burası işte, evet 26 numara, kapıları çalıyorum, koşuyorum, olmuyor, hiç bir şey düzelmiyor, rüya değil uyanmıyorum, kapım yok, kaybolmuş, evimi bulamıyorum. nasıl diyorum, nasıl olur diyorum, durmadan soruyorum durmadan koşuyorum yoruluyorum. zınk, evin içindeyim, herkes kaldığı yerden devam ediyor, değişen hiç bir şey yok, bu mutfağın fayansları beyaz değildi, ayrıca alçaktı, hem ben bu evden taşınalı çok oldu, neden geri döndük, kalkın, kimse kalkmıyor, kimse kalkacak halde değil, orda biri yatıyor, hareketsiz, gözleri kapalı ama uyumuyor, cenin pozisyonunda, saçları yüzüne düşmüş, hayır ölü değil, sadece hali yok, hiç hali yok, hiç bir şeye hali yok. bunlar kimin eşyaları, sallanan koltuğum nerde, neden buraya geri döndük, anne neden bir şey söylemiyorsun, sarı bulaşıklığı burdan taşınırken bırakmıştım, hala burda yaşasın ama neden burdayız, anlamıyorum ona ne oldu, buraya güneş girmiyordu hatırlasanıza, gidelim diyorum ve merhaba dünya.

Pazartesi, Eylül 10, 2007

ö. y 1-2

nam-ı dier össnin yararları..
bir çok durum bir araya gelerekten benim bugun bazı şeyler dusunmeme sebep oldu.
şöle ki okulum açıldı bugun ve ben dershanemde öğleden sonra bulunurken tek başımaydım
yemek söledim, yemek geldi sora ben yemeimi yemeye başlicakken bi şein farkına vardım. önümde yemek ve test kitaplarından başka hiç bişe yoktu. yemek ve test kitapları..
kendi kendime sölendim ve yemeimi yemee başladım.. o camlı yerden yukarıya baktım bi anda yannız hissediverdim kendimi, hava kapalıydı ztn baştan kotu bi ortam. hava kapalı ama hava sıcak, yan kaavenin tadını alamayacağınız bir ortam, he bi de klima açık butun melankolinin içine sıçan bir ortam..

ve test kitapları, butun masaya yayılmış olan yaprak testler, cevap anahtarları, kaybettiğim kalemime uzulen ben ve yemeim..
burdan öss nin yararlarını dusundum.. öss yannız kalmayı öğretio, öss yannız yemek yemei ve yannız yemek yerken ne dusunulebilceni öğretio, öss size sevgilinizi ösledinizi hatırlatıo, öss size kaybettiniz dakikaların hem ne kdr ii hemde ne kadar acı ama bi o kdrda gerçek olduğunu hatırlatıo.. iii mi? gelecek. acı mı? şimdi. gerçek mi? geçmiş

umarıs başka öss yararları daa bulurusda en azından onun hakkında ii bişeler dusunmeee başlayabiliris..

Hakkımda